dJxmUhhwJ_azbdEKGbs_noPZQtA

24 Ekim 2013 Perşembe

Kaliteli Seks İçin Neler Yapılmalı?

Kaliteli, Seks, İçin Neler Yapılmalı, Cinsel Sağlık, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatın şifrelerini açıkladı. İnsanların kendilerine özgü cinsel seçimleri ve tarzlarıyla benzersiz ve tek olduğunu vurgulayan terapistlere göre, herkes kendisi için iyi olanı ve kendine zevk veren şeyi en iyi biçimde ortaya çıkartmakla sorumlu. Bazı yönlerden diğer insanlara benzeyen, bazı yönlerden de farklı olan cinsel benliğin daha iyi öğrenilmesi gerektiğinin altını çizen terapistler, cinselliğin keşfinin her zaman kolay olmadığını ve gerçekte hem cesaret hem de azim gerektiğini ifade ediyorlar.
Cinsellikle ilgili tüm sorunların kaynağında yanlış bilgilerin bulunduğunu belirten CİSED terapistlerine göre, sekse ilişkin doğru yaklaşımın elde edilmesi ve bilinen yanlışların düzeltilmesi, aslında sağlıklı cinselliğin altın anahtarı niteliğinde.
Peki sağlıklı ve kaliteli bir cinselliğin sırları nelerdir?
İnsan, cinselliği öğrenen ve geliştiren tek canlıdır.
İnsanların doğru bir şekilde seks yapma konusunda seçenekleri çoktur. Gerçekten farklı olması ve bütünüyle benzer davranan iki kişinin mümkün olmaması da bir gerçek. İnsanlara neden hoşlanacaklarını, kendilerini veya partnerlerini nasıl sekse hazırlayacaklarını kimse söyleyemez. Ancak kişiler, cinsel açıdan nasıl biri olduklarını, diğer bir deyişle kendi vücutlarını, davranış biçimlerini, tercihlerini ve kendilerini harekete geçiren olguları keşfedebilirler. Bu tür keşifleri rahat bir şekilde uyguladıklarında başarılı olurlar. Bu da daha sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamı mümkün kılar.
Seks yapmayı öğrenmek araba kullanmayı öğrenmeye benzer.
Toplumca seks yapmayı doğuştan bildiğimizi sanırız. Hatta zamanı geldiğinde çok iyi seks yapacağımızı zannediyoruz. Oysaki nasıl okuma, yazma okulda öğreniliyorsa, seks de tecrübe kazandıkça sonradan öğrenilir. Öğrenme sürecinde deneyim çok önemlidir. Nasıl acemi bir şoför ilk başlarda zorluk çekerse, insanlar da cinsel yaşamlarının başında benzer sıkıntılar çekerler. Bu nedenle bu sürecin ilk zamanlarında kişi kendi cinselliğinden, herkes için geçerli olamayacak türde beceriler beklememelidir. Çünkü daha yolun başında olan kişi, beklentilerinin gerçek dışı olduğunu bilmeyebilir. Bunları karşılayamadığında, sadece cinsel yaşamını değil, kendini de olumsuz algılamaya başlayabilir. Bu da cinsel davranışlarını daha fazla kısıtlamasına, yeni ve olumlu deneyimlerden uzak durmasına ve kolayca cinsel sorunlar yaşamasına yol açabilir.
İyi seks içgüdüsel, daha iyi seks ise öğrenilebilirdir.
İyi seksin daha güzel görünmekle ya da performansla bir alakası yoktur. Cinselliğin, gevşemiş ve rahatlamış bir halde dokunmak, acelecilikten ve telaştan uzak durmak, hissetmek, yapmak ve ne söylemek gerektiğini düşünmemek, sadece dokunmanın ve sevişmenin verdiği hazza odaklanmak, tutkulu olmak veya gerçekte ne istediğini söylemek gibi önemli kurallar vardır.
Cinselliğin doğal olduğu kadar öğrenilen ve seçilen boyutları da vardır. Cinselliği öğrenme sürecinde insanların kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen, cinselliğe ve üremeye yönelik kalıpları ve cinsel mitleri önemli bir yer tutar. Toplumsal yapı ve eğitim, bu kalıpların ve cinsel mitlerin, yaşama aktarılmasını kendine has kurallarıyla yönlendirir.
Günlük yaşamda kişiler arası ilişkiler, iletişim araçları, reklamlar ve benzer yollardan, insanlar sürekli olarak cinsel uyaranlarla ve cinsel mitlerle karşı karşıyadırlar. Ama her cinsel uyarı cinsel eyleme yol açmaz. İnsanoğlu, cinsel uyarıyı eyleme dökmek, baskılamak veya başka bir alana yönlendirmek arasında denge kurmak ve bir seçim yapmak durumundadır. Bu konuda toplumun koyduğu sınırlar ye koşullar kadar cinsel mitler de belirleyici rol oynar. Bu nedenle insanlarımıza öğretilen cinselliğe dair kural ve kavramların bir kısmı yıkıcıdır. Haz veren hoş bir seks yaşantısına hazırlık yapma açısından da yetersizdir.
Mahmure

Cinsellik Yaşında Dikkat Çeken Tehlikeli Düşüş!

 Cinsellik, Yaşında, Dikkat Çeken ,Tehlikeli Düşüş, Cinsel Sağlık, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
 Cinsellik Yaşında Dikkat Çeken Tehlikeli Düşüş

Bu durumu oldukça endişeyle karşılayan uzmanlar, “Cinsel eğitim şart” diyor.


İnsan Bağışık Yetmezliği Virüsü (HIV), tanısının ilk kez konulduğu 1 Aralık 1981 yılından bu yana geçen 30 senede, dünya üzerinde 33 milyon insanda görüldü. Halen kesin tedavisi olmayan AIDS’ten etkilenen Türkiye’de kayıtlı hasta sayısı ise 4 bin 826.
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe, çoğunlukla cinsel yollardan bulaşan bu öldürücü hastalığın uzun vadeli etkilerini bertaraf etmeye yönelik halen tüm dünyada etkili ve organize bir strateji belirlenmemiş olduğuna dikkat çekti.
1 Aralık Dünya AIDS Günü’nü değerlendiren Dr. Keçe şunları kaydetti:


“Tüm dünya için giderek önemli bir tehlikeye dönüşen AIDS, sadece bir hafta değil, devamlı ciddiye alınması gereken bir konudur. Çünkü AIDS hastalığının önlenebilmesi için yılda 10 milyar dolar harcanıyor. Bu rakam hastalığın yayılmasını önlemede ve bilgilendirmede kullanılsa hem insan sağlığı ve nesli korunmuş olacak hem de daha az maddi kaynak ayrılmış olacaktır.”


“CİNSEL İLİŞKİ YAŞI DÜŞÜYOR”


AIDS’in özellikle kadınları ve gençleri tehdit ettiğine dikkat çeken Dr. Keçe, CİSED tarafından 15-25 yaş arası bir 480 genç üzerinde yapılan araştırmalardan çıkan tehlikeli gerçeği açıkladı:
Türkiye’de cinsel ilişkiye girme yaşı her geçen gün daha da düşüyor.
Dr. Keçe bu önemli veriyi şu sözlerle aktardı:
“’Cinsel yönden aktif misiniz?’ sorusuna ankete katılan her 100 gençten 16'sı ‘evet’ yanıtını verdi. Cinselliğin yaşanma yaşının tüm dünyada olduğu gibi 18 yaşın altına Türkiye’de de düşmesi, başta AIDS olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıkların daha hızlı yayılmasına yol açmaktadır. Bu nedenle CİSED olarak, cinsel eğitimin kademeli olarak anaokulundan itibaren biyolojik değişiklikler ortaya çıkmadan verilmeye başlanmasını tavsiye ediyoruz. “


KORUNMANIN EN ETKİLİ YOLU PREZERVATİF


“Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın en etkin yolu prezervatif kullanmaktır. Ayrıca her türlü enjeksiyon için yeni bir enjektör kullanılması ve asla enjektör paylaşılmaması da önemlidir. “Düzenli bir doğum kontrol yöntemi kullanıyor musunuz?” sorusuna gençlerimizin yüzde 75'i ‘hayır’ yanıtı vermiştir. Bu tablo çok vahimdir.


“Neden düzenli bir doğum kontrol yöntemi kullanmıyorsunuz?” sorusuna ise gençlerimizin yüzde 35'i ‘Gerek duymuyorum’, yüzde 30'u ‘Düzenli ve sık cinsel ilişki kurmuyorum’, yüzde 15'i ‘Gebe kalacağımı düşünmüyorum’, yüzde 14'ü ‘Partnerimin gebe kalacağını düşünmüyorum’, yüzde 5'i ’Doğum kontrolüne inanmıyorum’ ve yüzde 1'i de ‘İnançlarıma aykırı’ yanıtlarını verdi.


CİNSEL EĞİTİM ŞART


“Cinsel sağlık ve cinsel eğitim, hayatımız boyunca öğrendiğimiz ve önemsenmesi gereken önemli bir süreç olmasına karşın, üniversitelerimizin Tıp Fakültelerince, Psikolojik Danışma ve Rehberlik vb. cinsel sağlık konusuyla ilgili eğitim veren diğer fakültelerince, Sağlık Bakanlığımızca, ailelerimizce, öğretmenlerimizce ve diğer eğitimcilerimizce üzerinde yeterince durulan bir konu maalesef olamamıştır. Ancak 1 Aralık Dünya AİDS Günü’nde tüm yetkililere bir kez daha sesleniyoruz:
Cinsel eğitim şart”

Kadınlarda Vajinismus - İlk Gece Korkusu

Kadınlarda, Vajinismus, İlk Gece, Korkusu, Cinsel Sağlık, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
Kadınlarda Vajinismus - İlk Gece KorkusuGenel olarak her kadın ilk ilişkiye girmekle alakalı negatif bir düşünce hakimdir. İlk gece korkusu, aslında toplumumuzun oluşturduğu negatif hipnozdur. Daha Küçük yaşlardan itibaren sürekli olarak ilk cinsel ilişkide başımıza birşey geleceğini, en iyi ihtimalle canımızın yanacağı düşünülmektedir.

Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkan Yardımcısı ve Cinsel Terapist Op. Dr. Yasemin Yıldız, bu çarpıcı ifadelerle çocukların yanında yapılan cinsel içerikli konuşmalar konusunda dikkatli olunmasını öneriyor.

Dr. Yıldız, 0-7 yaş arası bilinçaltının tamamen açık olduğu dönemde ilk cinsel ilişkinin, tehlike olarak kodlandığına dikkat çekiyor. Vajinismusu, "bilinçaltının en temel korunma tepkisi olan korku duygusunun dışavurumu" şeklinde tanımlayan Op. Dr. Yasemin Yıldız, şu açıklamayı yapıyor:

"Daha önce hiç karşılaşmadığımız, bir anımız ya da travmamızın olmadığı hayali bir durumdan korkarız. Korkularımızın nedeni, küçük yaşlarda çocukların yanında yapılan cinsel ilişki ile ilgili konuşmalar ya da çocukları cinsellikle ilgili uyarırken kullandığımız yanlış cümlelerdir. Bazen sözsüz bir uyaran bile bilinçaltına kaydedilir. Acı vermesinden korkulan şey, cinsel ilişkinin yapacağı etki olduğundan, bilinçaltı vajinayı koruyacak acil bir çare üretir. Bu da, girişi engellemek için hemen vajina etrafındaki kasları kasmaktır. İlgili kasları öyle güçlü kasar ki, erkek ne kadar zorlasa da vajina girişini aşamaz. Eğer ilk denemede bu engel aşılamadıysa bir daha kolay kolay aşılamayacaktır. Çünkü bilinçaltı, bulduğu çözümün işe yaradığını görünce artık her ilişki denemesinde bir öncekinden daha güçlü kasacaktır."

Vajinismusta aslında bir hayalden korkulduğunu ifade eden Dr. Yasemin Yıldız, bilinçdışı zihni parayla çalışan bir müzik kutusuna benzetiyor. Bu müzik kutusunun davranışsal programlarla dolu olduğunu ve çevresel bir sinyal aldıklarında ortaya çıkmaya ve düğmeye basmaya hazır olduklarını belirtiyor.

İradenin de bilinçdışı zihnimizde programlı olan davranışsal kayıtları değiştirmeyeceğini ifade eden Dr. Yıldız, "Bilinçdışına karşı savaş açmak, müzik listesini değiştireceğine inanarak müzik kutusunu yumruklamak kadar anlamsızdır. Bu yüzden vajinismuslu bir kadın her cinsel ilişki denemesine ‘bu kez yapacağım’ diye başlar ama sonuç hiç değişmez" diyor.

Vajinismus tedavisi için, farkında olmadan edinilen bilinçaltındaki olumsuz kayıtların değiştirilmesi gerekiyor. Yıllar içinde oluşmuş negatif hipnoz, terapi teknikleri kullanılarak değiştirilebiliyor. Vajinismus tedavisi bu yüzden bir süreç gerektiriyor.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Orgazm Süresini Artırmak İçin Gerekli 6 Madde

Orgazm Süresini Artırmak İçin Gerekli 6 Madde, Cinsel Sağlık, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
Orgazm Süresini Artırmak İçin Gerekli 6 Madde60 dakika boyunca orgazm olmak imkansız gibi görünebilir ama yapacaklarınızla bu süreyi uzatabilirsiniz..
İyi bir ilişki için eşlerin uyumu çok önemlidir. İki taraf da cinsel ilişkiden tatmin olabilmek için aynı oranda zevk almalıdır. Uzmanlar bu konuda rahatlamanın uzun bir orgazm süresi için çok önemli olduğunu söylemektedir.

Erkeklerin, orgazm konusunda unutmamaları gereken şey; kadınlar orgazma ulaştıktan sonra da ilişkiden zevk alırlar, bu nedenle erkeklerin bu süreyi olabildiğince uzun tutmaları cinsel hayatlarının daha tatminkar olmasını sağlayabilir.

Ortamı hazırlayın...
Öncelikle cinsel ilişki öncesinde eşinizi şımartın, iltifatlar edin, rahatlamasını sağlayın. Rahatlamanın kadını orgazma götüren en önemli etkenden biri olduğu söylenmektedir. İlişkiden önce yapacaklarınızla kendini güzel, mutlu ve rahat hissetmesi çok önemli. Cinsel ilişkiden önce onun kendini cinsel ilişkiye hazırlaması için romantik bir müzik koyabilirsiniz.

İltifat edin...
Kadınlar çıplakken genelde vücutlarından utanırlar. Onun kendine güveninin yerine gelmesi için soyunduğu an ona iltifat edin.

Atmosfere ayak uydurun... 
Etrafınızdaki sesleri dinleyin. Onun vücudunu hissedin ve orgazma ulaştığı sırada çıkardığı sesleri dinleyin. Bu esnada onu dudaklarından ve vücudundan öpün. Dokunulmasından hoşladındığı veya tahrik olduğu bir alan varsa işe oradan başlayabilirsiniz. Daha sonra yavaşça ellerinizi aşağı kaydırın. Sakın acele edip, onu paniğe sürüklemeyin.

Hayal edin... 
İnsanların sahip olabileceği en güçlü cinsel organ hangisidir? Elbette ki de beyindir. Düşünceleriniz, orgazm sürenizi uzatmanıza tahmin edemeyeceğiniz derecede katkı sağlayacaktır. Bulunduğunuz ortamdan çok olmak istediğiniz ortamı hayal edin.

Bir anda bırakın...
Sevişmeniz sırasında bir anda durun ve daha sonra yaptığınız şeyi yapmaya devam edin. Partneriniz kendinden geçene kadar bunu yapmaya devam edin. Faydasını göreceksiniz.

Biraz vahşi olun...
Acının verdiği zevki bilir misiniz? Ama dozunda. Yavaşça saçından çekin, belki de tokat bile atabilirsiniz. Bu zevki ikiye katlayacaktır.

Gebelik Süresince Seks Olur mu?

Gebelik Süresince Seks Olur mu, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, Cinsel Sağlık, Gebelik Süresince Seks Yapılabilir mi
Gebelik Süresince Seks Olur mu
Bilim adamları ne zamana kadar cinsellik yaşanmasını uygun görüyor?
Yapılan araştırmaya göre Bilim adamları “Gebelikte cinsellik tehlikelidir” düşüncesinin yanlış olduğunu, gebeliğin son 3 haftasına kadar cinsel ilişkide bulunmanın mümkün olduğunu bildirdiler.

Bilim adamları ayrıca şu bilgileri verdiler: "Gebelik dönemi anne adayında çeşitli bedensel ve ruhsal değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdir. Libido (cinsel arzu) bu değişikliklere göre gebeliğin bazı dönemlerinde aşırı cinsel istekli olabilir, bazı dönemlerinde normale dönebilir, hatta bazen artış gösterebilir. Libidodaki bu değişiklikler anne adayında oldukça belirgindir. Baba adayında ise libido değişiklikleri genellikle hafiftir ya da hiç değişiklik gözlenmez."

Evlilik Hayatındaki Büyük Değişim!

Evlilik Hayatındaki Büyük Değişim, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
Evlilik Hayatındaki Büyük Değişim
Çiftler boşanmak yerine ilişki içi serbestlik isteyecek...

Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, Türkiye'de geleceğin ailelerinde bireysel yapının daha ön planda olacağını belirterek, ilişkilerin ortak alanında ise duygusal ve cinsel paylaşımların bulunacağını öne sürdü.
Dr. Obengül Ejder, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir çok kavramın hızla değiştiği günümüz Türkiye'sinde, toplumun temeli olarak nitelendirilen ailenin ve evlilik kurumunun da değişim gösterdiğini kaydetti.

Önümüzdeki 20 yıllık sürece bakıldığında, ''bireyselleşme''nin daha da artacağını vurgulayan Ejder, ''Aslında bireyselleşme ihtiyacı ile birliktelik arasında bir denge var. Ancak, insanların kendi ekonomik ihtiyaçlarını karşılama becerisi arttıkça, ivme bireyselleşme lehine gelişecek. Bu anlamda gerek çift ilişkilerinde, gerekse aile ilişkilerinde, birliktelikler iç içe geçmek yerine, belli alanlarda kesişecek. Yani bireysel yapı daha ön planda olacak. İlişkilerin ortak alanında ise duygusal ve cinsel paylaşımlar bulunacak'' dedi.

Bu ortamda, evliliğin ''kurum'' özelliğinin önemini ve ağırlığını yitirmeye devam edeceğini belirten Ejder, ''Ancak, sorunlu ve problemli evliliklerin de tıkanma yerine çözüme ulaşması kolaylaşacak, çünkü artık ilişkiler arasındaki çatışmalara yansız yaklaşan terapistler olacak. Aslında bir nevi farkındalık artışı sağlanacak. Tek ebeveynli olma kavramı, toplumdaki bu hızlı değişime rağmen, çok da tercih edilen bir kavram olmayacak. Çiftler boşanmak yerine, ilişki içi serbestlik isteyecekler'' diye konuştu.

Ejder, çekirdek aile yapısının doğasının da değişeceğini belirterek, ''Artık çocukları için kaygılanan, onları dizi dibinden ayırmayan aileler yerine eş-ebeveyn-çocuk ilişkisinde daha demokratik ve sorumluluklar yüklenebilen aile yapısı gelişecek'' ifadelerini kullandı.

-BOŞANMALAR VE GENÇLERDE ERKEN CİNSEL DENEYİM YAŞI-

Kadının sosyal hayata daha çok girmesi ve ekonomik özgürlüğünü kazanmasının, sanıldığı gibi boşanmalarda bir artışa neden olmayacağını ifade eden Ejder, şunları kaydetti:

''Kadının sosyal hayata girmesi, ekonomik özgürlüğünü kazanması, söz konusu olumlu gelişmelerin önemli bir bileşeni ve etkenidir. Bunun doğrudan, evlilik-boşanma ilişkisinde değerlendirilmemesi gerekir. Ancak, bu durum elbette iki taraflı bireyselleşmeye hizmet eder. Kadının ekonomik özgürlüğünü kazanmasıyla, evlilikte ilişkilerin iç içe geçtiği yapı, işlevini yitirmeye devam edecek.''

Ejder, cinsellik konusuna bakışta da değişimler olacağını belirterek, şöyle konuştu:

''Aslında bütün çabamız, cinselliğe bakış açısının değiştirilmesi yönünde. İnsanların, cinselliği çok daha doğal, çok daha anlaşılır yaşamasını istiyoruz. Bir tabu halinde olmamalı. Gençler doğru bilgilendirilmeli, 'yasak' yerine 'sınırlar' olmalı. Her yaşın özelliklerini iyi bilmeliler ki, bugün karşılaştığımız problemlerden biri olan, ilk cinsel deneyim yaşı düşmesin.

Ülkemizde ensest ilişkiler ve töre cinayetleri hala kanayan bir yara, bunun temelinde cinsel bilgisizlik ve yasaklar yatmakta. İçinde bulunduğumuz iletişim çağında gençleri bir çok yanlış ve sapkın ilişkilerden korumanın tek yolu, cinsellikle ilgili bilgileri ve sınırlılıklarını, arkadaş, internet gibi kaynaklardan değil, anne, baba, psikolog ve hekim gibi daha güvenilir kaynaklardan öğrenmelerini sağlamak.''

Yiyerek Mutluluğunuzu Arttırın!

Yiyerek Mutluluğunuzu Arttırın, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
Yiyerek Mutluluğunuzu ArttırınMutlu olmanıza çok az kaldı! Bu yiyeceklerle 'mutluluk hormonu' olarak adlandırılan serotonini arttırın ve yorgunluktan ...
Mutlu olmanıza çok az kaldı! Bu yiyeceklerle 'mutluluk hormonu' olarak adlandırılan serotonini arttırın ve yorgunluktan adet öncesi gerginliğe (PMS) kadar birçok sorununuza çare olun! ' Formsante dergisi'nin yayınladığı bu haberle mutluluğu yakalayın!
Kuru üzüm yerine muz

Yoğun ve stresli bir gün mü yaşıyorsunuz? Eliniz çekmecedeki kuru üzümlere gidiyor. Evet, bunları yiyerek glisemik indeksinizi yükseltmek pahasına, kısa süreliğine kendinizi mutlu hissedebilirsiniz. Oysa B6 vitamininden zengin bir muz yiyerek, vücudunuzdaki serotonin ve dopamin sentezini artırabilirsiniz. Bedeninizdeki B6 vitamini deposunu tüketen stresle mücadele etmek için yiyeceğiniz bu meyvenin, sizi potansiyel bir depresyon tehlikesinden koruyabileceğini de unutmayın!

 
Diyet kola yerine portakal suyu
Araştırmalar, yapay tatlandırıcıların kişilerin psikolojik durumları üzerinde etkili olabileceğini gösteriyor. Bu çalışmalardan çıkan sonuca göre ; duygu durum bozukluğu olanlarda olumsuz etkiler yaratan tatlandırıcılar, depresyon öyküsüne sahip kişilerin durumunu daha da kötüleştirebiliyor. İçeceklerin psikolojiniz üzerinde yapıcı etki yaratması için, C vitamininden zengin portakal suyunu tercih edebilirsiniz. Çünkü bu vitamin beyin sinirlerinin dengelenmesine yardımcı olduğu gibi, depresyon belirtilerinin azalmasına da destek oluyor.

Kadınlar Dikkat Selülit Diyeti Nasıl Yapılır?

Selülit Diyeti Nasıl Yapılır?, Sağlıklı Yaşam, Sağlık, 
Günümüzde kadınları çok rahatsız eden problemlerden biri olan selülitin oluşumuna etki ettiği düşünülen 4 teori var. Bu teorileri ve çözüm önerilerini KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Seda Bahtiyar Tatay anlattı. Selülitin neden oluştuğunu öğrenmek ve yaklaşan yaz aylarına selülitsiz merhaba demek için Anti Selülit diyetini bilmeniz gerekiyor.

Selülit oluşumu neden olur?

Deri altındaki yapının çok farklı olmasıyla bağlantılıdır. Yağlı dokuyu taşıyan doku, deri altında farklı yaş gruplarında ve farklı cinsiyetlerde, ön plana çıkmasıyla ilgili farklılıklar gösterir. Bundan dolayı kadınlardaki yağ fazlalığı özellikle kadınlarda selülit oluşumunu erkeklere göre ön plana çıkarır.

Kolojen ve konektif (bağ ) dokunun parçalanmasıyla oluşan oluşumdur. Eğer bu dokular yıkılırsa yağ dokusu ön plana çıkar ve görünür hale gelir.

Bu bölgedeki vasküler (dolaşım) sistemin ne kadar etkinlikte bir dolaşım sağladığı ile bağlantılıdır

Enflamasyon süreçlerinin selüliti oluşturabilecek sebeplerden bir tanesi olabileceği yönündedir. Hücre biyopsileri sonucunda selülitli hücrelerde kronik enflamasyon görülmüştür.

Tatay, beslenmenin de selülit oluşumunda büyük rol oyandığını söylüyor; "Selülit her zaman çok şişmanlık ve obezitenin sonucu olamamasına karşılık, yağ dokusundaki azalma her zaman selülit dokusunda bir iyileşme görülmesini sağlamıştır. Bununla beraber bazı bulgular spesifik gıdaların ve gıda destek gruplarının, bu problemi çözmede, anti -selülit diyetlerinin sadece yağ kaybettirici diyetlerden daha etkin olduklarını kanıtlamıştır."

Renkli Meyveler Göz Dostu

Renkli Meyveler Göz Dostu, Sağlıklı Yaşam, Sağlık, 


Şeker, tansiyon, sigara kullanımı ve ilerlemiş yaşla birlikte göz hastalıkları riski de yükseliyor.

Göz sağlığı için renkli meyve ve sebzeler tüketilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar Kaynak; havuç, yaban mersini, yeşillikler ve renkli bitkilerin göz için, içerisinde çok önemli besin maddeleri barındırdığını, bunların tüketilmesi gerektiğini belirtilmektedir.

Takvim

Uzmanlar Uyarıyor 1 Yaşından Önce Tuz Yasak

Uzmanlar Uyarıyor 1 Yaşından Önce Tuz Yasak, Sağlık, Sağlıklı Yaşam, 
Uzmanlar Uyarıyor 1 Yaşından Önce Tuz Yasak
Bebeklere ek gıda verirken son derece dikkatli olunması gerektiği belirten Medicalpark Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nureddin Vurgun, 1 yaşından önce verilen tuzun damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastalığına sebep olduğunu söyledi.


Yeni doğan bebeklerin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesi gerektiğini belirten Vurgun, anne sütünün bebek için en sağlıklı gıda kaynağı olduğunu dikkat çekti. Anne sütünün içinde mikrop üremediği için bozulmadığının altını çizen Vurgun, "Anne sütü ile beslenen bebeklerde bulaşıcı hastalıklar daha az görülmekte ve beyin gelişimi daha iyi olmaktadır. Alerjik hastalıklar, ishal, solunum yolu hastalıkları ve hatta ileri yaşlarda kanser gibi hastalıkları daha az görülmektedir. Emzirmenin annelere faydaları ise, meme kanseri, yumurtalık kanseri, osteoporoz ve kansızlığı ortadan kaldırmasıdır. Basit gibi görülen takviye gıda, ileri yaşlarda ciddi sağlık problemlerine sebebiyet veriyor" dedi.

"BEBEKLERE 1 YAŞINDAN ÖNCE TUZ YASAK"

Çocuklara 1 yaşından önce verilen tuzun damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastası olmalarına yol açabileceğini anlatan Vurgun, bebeklerin beslenmelerinde yapılan en sık hatalardan birinin ise ailelerin kendi yedikleri tuzlu besinlerden çocuklara yedirmeleri olduğunu kaydetti. Vurgun, "Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de bebeklerin yüzde 60'ı 1 yaşından önce evde yetişkinler için yapılan yemeklerden yiyor. Oysa bebeklere 1 yaşına gelinceye dek tuzlu hiçbir gıda tattırmamak gerekiyor çünkü bebeklik dönemi aşırı sodyum, dolayısıyla tuz tüketimine bağlı ileri yaşlarda oluşacak tansiyon hastalığı yönünden hassas ve belirleyici bir dönemdir. Bebeklik döneminde aşırı tuz, yani sodyum tüketimi kan basıncını yükselterek aort ve koroner damarlarda erken dönemde değişikliklere ve dolayısıyla kalp, damar ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlıyor. Bunun sonucunda da bebeğin yetişkinlik dönemine geldiğinde daha erken yaşta, hatta çocukluk çağında bile tansiyon hastası olmasına sebebiyet veriyor" dedi.

Anne sütünün her bebek için özellik arz eden ve günlük ihtiyacına göre değişebilen yapıda olduğunu belirten Vurgun, anne sütünün 6'ncı aydan sonra yetmeyeceğini söyledi. Ek gıdaya 6 aydan sonra başlanabileceğini belirten Vurgun, "Beynin 2 yılda tamamen geliştiğini düşünürsek çocukların kaliteli beslenmeleri için bu 2 yıl çok önemli bir süreç olarak görülüyor. Anne sütünden ek gıdalara geçerken o günün kullanılabilecek sebze ve meyvesinden püre veya sulu halde verilebilir. Besin değerini yitirmemesini için ise bu gıdalar buharda pişirmelidir. Bebeklere 6 aydan sonra inek sütü ek besin olarak da verilebilir ama bunu da peynir yoğurt gibi mayalanan ürünler ile sağlanmalıdır. 9'uncu aya kadar bal, balık, yumurtanın beyazı da verilmemelidir" diye konuştu.

Dikkat Virüsler Çocuklara Daha Sık Bulaşıyor

Dikkat, Virüsler, Çocuklara, Daha, Sık, Bulaşıyor, Sağlıklı Yaşam, Sağlık, 

Virüslerin neden olduğu soğuk algınlıklarının önemsenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Yonca Tabak, "Alerjik nezle burun zarında virüs tutucu hücreler barındırdığından üst solunum yolu enfeksiyonu yapan bu virüsler çocuklara daha sık bulaşıyor" dedi.
Dikkat Virüsler Çocuklara Daha Sık Bulaşıyor
Okula başlayan 66 aylık alerjik çocuklar için alınacak önlemlere değinen Prof. Dr. Tabak:
 ''- Sınıfların havadar olması sağlanmalıdır. 
- Çocukların beslenme öncesi mutlaka su ve sabunla ellerinin yıkanması sağlanmalıdır. 
- Sınıf temizliğinde astım ataklarına neden olabilecek çamaşır suyu gibi kimyasal temizlik maddelerinin kullanılmaması. 
- Sınıf temizlendikten sonra oda havası temizlenene kadar çocukların içeri alınmaması.
- Sınıf içinde kolonya ya da oda spreyi gibi kokuların kullanılmaması, Reflüye neden olabilecek kakao içeren çikolata gibi gıdaların ödül olarak kullanılmaması. 
- Beslenmede kakaolu süt, yağda kızartma gıda ya da paketli ürün tercih edilmemesi. 
- Kendinden büyük sınıf arkadaşları ile sorun yaşayan çocuklar için psikolojik destek sağlanması. 
- Çocukların bağışıklık sistemini destekleyen aşılardan yararlanılması. Balık yağı ve D vitamini desteği sağlanması gerekir" şeklinde konuştu.

Dikkat Brokoli Eklem Rahatsızlıklarını Yavaşlatıyor


Dikkat Brokoli Eklem Rahatsızlıklarını Yavaşlatıyor, Sağlıkli Yaşam, 
Batı Anglia Üniversitesi'nden araştırmacı bir ekip başarılı laboratuvar çalışmalarının brokolinin insanlar üzerindeki etkilerini denemeye başlayacak.
ardından

Hücre ve fareler üzerinde yapılan deneyler gösteriyor ki; brokoli kıkırdaklara zarar veren yıkıcı bir enzimi engelleyici görev üstlenebiliyor.

BBC'nin haberine göre, araştırmalarda kullanılan bu özel brokoli türü standart brokoliden daha fazla faydalı besin taşıyor.

Vücudumuz brokolideki glukorafanin maddesini alarak eklemleri koruyan sulforaphane denen bir maddeye dönüştürüyor.

Günde 100 gram
Kötü eklem rahatsızlıkları nedeniyle bıçak altına yatacak gönüllü denekler ameliyat öncesi iki hafta boyunca diyet yapacak.

Dr. Davidson ve takımı brokolinin rahatsızlıklar üzerindeki olası etkilerini bu şekilde anlamaya çalışacak.
Dr. Davidson: "Hastalara iki hafta boyunca günde 100 gram brokoli yemelerini önereceğiz. Bu çoğu insanın her gün yemekten mutlu olabileceği yeterli büyüklükte bir öneri" diyor.
İki haftalık brokoli diyetinin büyük değişimlere yol açmasından çok da umutlu olmayan Dr. Davidson, yine de eklem rahatsızlıklarını durdurmanın bir yolunu bu şekilde bulabileceklerini düşünüyor.
Araştırmalarda kullanılan ve Beneforte olarak bilinen bu özel brokoli türü İngiltere Gıda Araştırmaları Merkezi'nde yetiştirildi.

Birleşik Krallık'ta 8.5 milyon kişi dejeneratif eklem rahatsızlığına sahip.
Yandex.Metrica